Viyana'da 31 ocak 1797'de, Çek asıllı bir babadan ve Polonyalı bir anneden dünyaya gelen Franz Peter Schubert, dört erkek kardeşten en küçüğüdür. Gerçekte, acılarla dolu bir hayat yolu izlemiş olan Schubert'in müzik konusundaki yeteneği ilk olarak, bir okul öğretmeni olan babası tarafından ortaya çıkarılmıştır. Önce babası tarafından keman çalmasını öğrenen
Schubert, daha sonra yakındaki bir kiliseye giderek org öğrenmeye başlar. Oysa küçük Schubert'in kilise orgcusundan öğreneceği pek bir şey yoktur. Sanki her şeyi önceden öğrenmiştir.
11 yaşında saray korosuna ve ilkokul müzik öğretmeni olabilmesi için yatılı okula verilir. Okul orkestrasının baş kemancılığını ve ara sıra da yönetmenliğini üstlenir. Okula girdiğinden itibaren de, sarayın müzikçisi Antonio Salieri tarafından farkedilir. 1812'de annesi ölür. Bu arada ilk eserlerini de yazmaya başlamıştır. Şarkılar, piyano parçaları ve babasıyla birlikte kardeşlerinin de çalabilmesi için yaylı çalgılar dörtlüleri
bestelemektedir. 1813'de ilk senfonisini yazar ve bir opera bestelemeye girişir.
1814’de babasının okulunda öğretmen yardımcılığına başlar ve kendini tümüyle müziğe verir. Boyu kısa olduğu için askere alınmadığından 1818’ e kadar bu işi sürdürecektir. Goethe'nin Faust 'undan esinlenerek yazdığı "Cretchen Çıkrık Başında" adlı şarkısı, ilerde bu alanda ne kadar başarılı olacağının göstergesi olur.
Aynı dönemde besteleme temposu da hızlanır: 150 şarkı, 2 senfoni, piyano parçaları, iki missa ve dört küçük opera ortaya çıkar.
"Schubertiade" adıyla anılan arkadaş toplantılarında yaşamış olduğu keyifli anları, müzigine de yansıtmış olan besteci, giderek kendisinden söz ettirmeye başlamıştır. Schubert'in ünü büyümektedir. Dönemin tanınmış baritonlarından Michael Vogl, Schubert'in piyanosu eşliğinde onun şarkılarını söylemektedir.
Schubert bu dönemde edebiyata verir kendini. Sürekli şiir okur, şarkılarına konu oluşturacak dizeleri araştırır. Goethe'den, adı duyulmamış ozanlara kadar hemen her şair onun dünyasına girmektedir artık...
1817, Schubert'in çok verimli bir yılı olur. Yine bir çok şarkının yanı sıra, keman ve piyano sonatları ile "5. Senfoni"si bu döneminin ürünleridir.
Daha ilk bestelerinde yakaladığı olgun ve kendine özgü çizgi, Schubert'in 21 yaşındayken, Avrupa'nın bir çok merkezinde tanınmasını sağlarsa da, 1818-1824 yılları arasında, iki yaz Kont Esterhazy'nin çocuklarına Macaristan'daki malikanesinde özel müzik dersleri verdiği dönemde geçirdiği hastalık, zaten içine kapanık olan besteciyi çok daha yoğun bir çalışma temposuna iter.
Schubert'in ünü iyice yayılmıştır. Tiyatro için yazdığı müzik, şarkılı oyunlar, bu ünü daha da pekiştirir. 1819 yazında, Vogl ile birlikte Viyana yakınlarındaki Steyr'e çağrılırlar. Burada Schubert'e bir piyanolu beşli ısmarlanır. "Alabalık Beşlisi" doğmuştur.
Schubert'in arkadaş çevresi genişlemektedir. Politikacılardan saray memurlarına, ressamlardan şarkıcılara ve tiyatroculara kadar hemen her kesimden insan "Schubertiade"lara katılmaktadır. Ancak bu ününe rağmen, basımevleri işi biraz yavaşdan alırlar. Opera kuruluşları da "Aifonso ve Estrella" adlı operasını sahnelemek için fazla istekli görünmemektedir.
Kısa ve savaş dolu hayatına sığdırdığı inanılmaz sayıdaki eserlerini besteci, yaşamının 3
ayrı döneminde oluşturmuştur. Bunların ilkinde, Beethoven'in ezici baskısını üzerinde hissetmesi nedeniyle, senfonik müzikten uzakta kalmış ve daha çok lied üzerine çalışarak, çok kısa bir zaman içinde bu türe değişik bir karakter ve form kazandırmıştır. Piyanoyu insan sesinin, erişilmesi son derece güç olan nüans ve anlatım düzeyine yaklaştırmasıyla da bu çalgının lied türü yapıtlarda çok daha etkin bir yere sahip olmasını sağladı. İç dünyasındaki fırtınaları dışarı aktarma yolu olarak seçtiği ve duygularını ortaya koyduğu liedleri "Winterreise", "Doppelganger" adlı eserler bu dönemin en güzel örneklerindendir.
Schubert'in ensrümantal yapıtlarının ön plana çıktığı 2. dönemi, Beethoven'a karşı giriştiği mücadeleyi tanımlar. 1820'lerden sonrası Schubert'in piyano ve orkestra yıllarıdır. Piyano için bestelediği "Gezgin Fantezisi", dostlarıyla aynı klavyeyi paylaşmak üzere piyano düetleri (ikilileri), bir çok sonat, vals ve dans bu yılların ürünüdür. “Gezgin Fantezisi", son yaylı çalgılar dörtlüleri, piyano sonatları, birçok lied ve "Do majör, Büyük Senfoni" nin oluştuğu 3. dönem,
bestecinin belki günümüzde en çok bilinen eseri olan "Bitmemiş Senfoni" ile başlar. 1822 yılında çalışmalarına başladığı ve sonra yarım bıraktığı "Si minör, Bitmemiş Senfoni" si, onun hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu eserin yarım kalması, sanıldığı gibi Schubert'in ölümünden kaynaklanmaz. Schubert'in neden tamamlamadığı, tarih boyunca bir bilmece olarak kalacaktır.
Schubert 1822 yılında, bu senfonisine başladığında ünü Viyana dışına taşmış, önemli bir besteciydi. 1823 yılında Graz Müzik Cemiyeti'nin, kendisini şeref üyesi olarak kabul etmesi üzerine Schubert teşekkür olarak "Bitmemiş Senfoni"'sini yakın bir dostuna yollamış ve sonra bu eseriyle bir daha hiç ilgilenmemiştir... Ancak verilen cevap mektubunda, Beethoven senfonilerinin bile, tamamlanmamış haliyle
çalınmasının düşünülemeyeceğini belirtmiştir. Bu katı yaklaşıma karşın, romantik dönemde eser, 1865'de, yani bestecinin ölümünden sonra, ilk kez seslendirilmiş ve büyük bir ilgi toplayarak, günümüze kadar da çekiciliğini korumuştur.
Bu arada geçim sıkıntısı yaşamaya başlayan besteci, yayınevi sahiplerinin istekleri doğrultusunda, senfonik eserler yerine, çalışmalarını daha çok lied ve piyano yapıtları üzerine yoğunlaştırmaya başlar.
1816 yılında, 19 yaşındayken tamamladığı "Si bemol majör, 5. Senfoni" sinin hemen ardından Schubert, "Gezgin" isimli liedini besteledi. Ancak 5 yıl sonra, 1821 yılında basılan eser, içerdiği romantik ve acıklı melodileriyle,
bestecinin en popüler liedi "Erikönig" i gölgede bıraktı.
Schubert'in, liedlerini yeni enstrümantal eserlerinde kullandığı başka örnekler de vardır. Bunların arasında en iyi bilinenler, 1819'da bestelenen "Forellenquintett" / "Alabalık Beşlisi" adı altındaki piyanolu beşlisi, 1824'de bestelenen "Der Tod und das Madchen"/ "Ölüm ve Genç Kız" başlıklı Re minör yaylı çalgılar dörtlüsü ve Yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra Liszt'in, form ve tasarım ilkeleri açısından "Wanderer Fantasie" başlıklı yapıtı, kendine örnek aldığı görülür. Hatta daha sonra, virtuosite düzeyinden etkilenerek orkestralamasını da gerçekleştirmiştir.
Böylece, Schubert'in yapıtları arasında "tek" olma özelliği gösteren bu yapıt, romantik dönem müziği ilkeleri bağlamında, en önemli örneklerden birini oluşturmuş ve böylece kendi stilinde temel motif olarak kabul edilmiştir.
1822, Schubert için felaketlerin başladığı yıl olur. Hastalığı için bir çok tedavi yöntemi uygulanmasına karşın, zaman zaman iyileşmiş gibi görünse de durumu gitgide kötüye doğru gitmektedir.
1823'den sonra Schubert, ailesinin yanın döner. Sanatçının son dönemidir. Yayıncılar ardı ardına kapısını çalmaktadır. Yapıtlarını basmak için yeterince ünlü olduğunu kabul etmişlerdir artık.
Mart 1824'de Schubert, arkadaşı Leopold Kupelwieser'e yazdığı mektubunda, yaylı çalgılar için bir oktetini ve 2
dörtlüsünü büyük bir senfoniye dönüştürmek üzere çalışmakta olduğunu belirtmiştir. "Do majör Senfoni"'nin orijinal el yazması notaları üzerinde yapılan incelemeler, eserin , bestecinin bu mektubu yazdığı döneme ait olduğunu ortaya koymuş, böylece söz konusu çalışmaların, bu senfoniye ait olabileceği görüşü ortaya çıkmıştır.
Aynı yıl, Esterhazy'lerden dönüşünde hastalanıp hastaneye yatar. Yine de çalışmaktadır. "Die schöne Müllerin"/ "Güzel Değirmenci Kız" başlıklı 18 şarkılık lied dizisi işte bu şartlarda ortaya çıkar. Doğanın insan yaşamındaki yeri, şiirin dizelerinde olduğu kadar, piyanonun dramatik tonunda da kendini gösterir.
Franz Schubert 1825 yazını Avusturya'nın kuzeyinde geçirir. "Do majör Senfoni" sini bu dönemde besteler. Ancak, bu senfonisinin çalındığını duyamayacaktır.
1825-1826 yıllarında bestelediği "Do majör Senfoni" (uzunluğu nedeniyle "Büyük Senfoni" olarak da tanınır), Schubert'in en çarpıcı senfonik yapıtlarının başında gelir. "Bitmemiş Senfoni"'yle, "Do majör Senfoni" arasında, Schubert'in Gastein ve Gmund'da bulunduğu yıllarda bugün kayıplara karışmış bir senfoni daha bestelemiş olduğunu bazı müzik bilimcileri tarafından öne sürülmektedir.
1826 yılında, Viyana Müzik Dostları Derneği yönetim kuruluna seçilen Schubert bu ihtişamlı senfoninin, Viyana
orkestrasının bir konserinde seslendirilmesi için girişimlerde bulunmuş, ancak bu senfoni yapılan tek bir prova sonunda, dönemin ünlü orkestra şefi Leopold Sonnieithner tarafından çok uzun ve çalınması zor bir eser olarak reddedilmiştir. Bunun üzerine, besteciye bu çalışması karşılığında 100 gulden verilmişti. "Do majör- Büyük Senfoni" si, 1839 yılında Viyana'ya yaptığı ziyareti sırasında, tesadüfen Robert Schumann'ın eline geçmiş ve Felix Mendelssohn-Bartholdy, bu dokümanlardan yararlanarak aynı yıl Leipzig'de ilk seslendirilişini gerçekleştirmiştir.
Form olarak Beethoven senfonilerine olan benzerliğinin yanı sıra, içerdiği ezgi ve tını karakteriyle çok daha başka boyutlara sahip olan bu eser, artık günümüzde konser salonlarında sık sık seslendirilmektedir. Senfoninin kapanışı "Finale", her ne kadar klasik sonat formunda
oluşturulmuşsa da, müziğin ilerleyen bölümleri yepyeni bir anlayış çerçevesinde ele alınmıştır. Beethoven'in finallerinde görülen zafer edası, Schubert'in eserlerinde daha çok dramatik bir görünüme bürünürken, bestecinin hassas ve kırılgan kişiliğini de ortaya koyar.
Bestecinin yaşadığı dönemde seslendirilmiş olan tek senfonisi, "Si bemol, 5 numaralı" olanıdır. "Do majör, Büyük Senfoni" nin tersine, Schubert bu eserinde orkestrayı, Haydn'ın 'Paris Senfonileri”
nden veya Mozart'ın 'Piyano Konçertoları” ndan tanıdığımız şekliyle oluşturulmuş, senfonik müziğe getirdiği yeniliklerle, bu tür eserler arasında önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Tüm yaşamı boyunca, Beethoven gibi bir ustanın karşısında senfonik müziğini yeterince tanıtamayan Schubert, oda müziği alanında da son derece nitelikli eserler vermiştir. Bunlardan en tanınmışı, şüphesiz, "Alabalık
Beşlisi"dir. Yaylı çalgılar dörtlüsü ve piyanodan oluşan bu beşlinin keman, viyola, viyolonsel, kontrbas ve piyano için yapılmış bir düzenlemesi de bulunmaktadır.
Ancak, Schubert'in oda müziği edebiyatına kazandırdığı en güzel eserlerden, yaşamının son zamanlarında bestelediği “3 yaylı çalgılar dörtlüsü” Schubert'i Haydn, Mozart ve Beethoven gibi ustaların arasına yerleştirmiştir.
Yapıtlarında, ölümle olan dostluğunu her zaman vurgulayan Schubert arkadaşları arasında en çok, müziğinde
eğlence unsurlarının azlığından veya yokluğundan dolayı eleştirilirdi.
Besteci kendine ve arkadaşlarına, çok kez, eğlenceli bir müziğin mümkün olup olmadığını sormuştur. Bunun ötesinde, karamsar bir izlenim bırakan Schubert bu izlenimi, "Yabancı Geldim, Yabancı Gidiyorum" tümcesiyle açılan "Winterreise" / "Kış Yolculuğu" başlıklı lied dizisiyle hak etmiştir, “Winterreise” besteciye, yeryüzünde misafir olduğunu müzik diliyle anlatabilmesi için en geniş ortamı sunmuştur.
1827'de Schubert, Beethoven'in cenazesine bir meşale taşıyıcısı olarak katılır. 1828'in
başlarında piyanolu "trio, yaşam dolu 'impromptü'leri ve "Moments Musicaux" / "Müzikli Anlar" ı yayınlanır. Bu arada Viyana Müzik Dostları Derneği ilk kez, tümüyle onun eserlerine ayrılmış bir konser düzenler. Schubert bundan oldukça iyi bir gelir elde eder.Her geçen gün daha fazla bozulan sağlığının düzelmesi için, aynı yılın Eylülünde kardeşinin şehir dışındaki evine yerleşir. Hızla beste yapmaktadır. "Schwanengesang" / "Kuğunun Şarkıları", yeni bir senfoninin taslakları, piyano sonatları ve yaylı çalgılar beşlisi peş peşe doğar.
Kısa sürede durumunun ağırlaşması üzerine tekrar eski evine dönen Franz Schubert, 19 kasım 1828 günü hayata gözlerini yumar.
|